Erdal Can Alkoçlar: “Patentler Tarlaya Ulaşmadıkça Sofrada Devrim Olmaz”

Avrupa’da tarım sektörü, kuraklık, yükselen üretim maliyetleri ve ithalata olan bağımlılık gibi nedenlerle kırılgan bir yapıya bürünürken; çözüm olarak geliştirilen yeni bir lisanslama modeli umut vadediyor. Bilim insanı ve yenilik elçisi Erdal Can Alkoçlar, çiftçilerin patentli tohumlara daha kolay erişmesini sağlayan Tarımsal Mahsul Lisanslama Platformu (ACLP) sistemini “tarımda sessiz bir devrim” olarak tanımlıyor. Alkoçlar, tarımsal yeniliklerin sadece laboratuvarlarda değil, tarlalarda da karşılık bulması gerektiğini vurguluyor.

Patentler: Bilimin Kalkanı mı, Çiftçinin Duvarı mı?

Yeni Genomik Teknikler (NGT) gibi modern bitki ıslah yöntemleri, genetik yapıyı değiştirmeden kuraklık ve zararlılara dayanıklı bitkiler üretebiliyor. Ancak bu inovasyonlar genellikle sıkı patent korumaları altında yer alıyor. Karmaşık ve maliyetli lisanslama süreçleri, küçük ölçekli çiftçilerin bu tohumlara erişimini büyük ölçüde kısıtlıyor.

“Patent, bir hakkı değil, aynı zamanda bir sorumluluğu da temsil eder. Bu bilgi üretildiyse toplumla buluşmalıdır.”
— Erdal Can Alkoçlar

ACLP: Avrupa’da Ortak Patent Erişimi

ACLP, Avrupa’da geliştirilen tarımsal biyoteknolojilerin lisanslanmasını sadeleştiren bir sistemdir. Bitki genetik özelliklerinin %95’ini kapsayan bu yapı, çiftçilere yasal, şeffaf ve düşük maliyetli erişim sağlamayı hedefliyor. Alkoçlar’a göre ACLP; tarımsal inovasyonu hızlandırmakla kalmıyor, patent sistemine duyulan güveni de artırıyor.

  • Patentli özelliklere doğrudan, yasal erişim
  • Pazarlık ve dava süreçlerinden kurtulma
  • Şeffaf, merkezi bir lisanslama platformu
  • Ar-Ge’nin yalnızca kâğıtta değil, sahada da değer üretmesi

Türkiye’ye Açık Mesaj: “Patentte Adalet Yoksa Sofrada Bereket Olmaz”

Erdal Can Alkoçlar, bu modelin sadece Avrupa için değil, Türkiye gibi tarımda ciddi potansiyele sahip ülkeler için de gerekli olduğunu düşünüyor:

“Türkiye’de onlarca üniversite, yüzlerce akademisyen her yıl patent üretiyor. Ancak bu buluşların çok azı çiftçiye ulaşıyor. Eğer kamu destekli, kolaylaştırılmış bir tarımsal patent lisanslama platformu kurulmazsa, bu bilgiler raflarda kalır; tarlada değil, dosyada çürür.”

Bilim, Kırsalda Anlam Kazanır

Alkoçlar, bilimsel bilgilerin ancak uygulamaya geçebildiği ölçüde topluma fayda sağladığını belirtiyor:

“Eğer bilimsel bir buluş kırsalda hayatı kolaylaştırmıyorsa, o sadece bir akademik egzersizdir. Bilgi, kağıtta değil; tarlada, traktörde, depoda ve sofrada anlam kazanmalı.”


Bu konuda kamuoyunun en çok merak ettiği soruları da yanıtladık:

1. Türkiye’de çiftçiler patentli tohumlara nasıl ulaşabiliyor?

Şu anda çiftçiler, patentli tohumlara çoğunlukla özel firmalar aracılığıyla ulaşabiliyor. Bu firmalarla lisans anlaşmaları yapılması gerekiyor, bu da küçük üreticiler için hem maddi hem bürokratik yük getiriyor.

2. Yerli tohum kullanmak yasak mı?

Hayır. Türkiye’de yerli tohum kullanmak tamamen serbesttir. Ancak satışı yapılacak tohumların Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğü tarafından tescillenmiş olması gerekir. Sertifikasız tohumların ticareti yasaktır, ama kişisel kullanım serbesttir.

3. Türkiye’de neden bir ACLP yok?

Türkiye’de tarımsal patentlerin lisanslanması bireysel anlaşmalara dayanıyor. Şu anda Avrupa’daki gibi merkezi, kamu-özel ortaklığıyla yürüyen bir lisanslama platformu bulunmuyor. Bu eksiklik, yerli Ar-Ge’nin çiftçiye ulaşmasını engelliyor.

4. Patentli tohumlar çiftçiyi nasıl etkiliyor?

Patentli tohumlar daha yüksek verim, hastalıklara direnç gibi avantajlar sağlasa da; yüksek fiyatları ve her yıl yeniden alınma zorunluluğu, çiftçileri ekonomik olarak zorluyor. Bazı çiftçiler bu tohumlara ulaşmakta zorlanıyor ya da bağımlı hale geliyor.

5. Patentli ürün tekrar ekilebilir mi?

Hayır. Patentli tohumlar genellikle “bir kerelik kullanım” lisansına sahiptir. Çiftçinin bu tohumu yeniden ektiği tespit edilirse hukuki yaptırımlar gündeme gelebilir. Bu da çiftçiyi her sezon yeniden alım yapmaya zorlar.


EK BİLGİ:
ACLP (Agricultural Crop Licensing Platform), Avrupa’da kamu-özel ortaklığıyla kurulmuş bir platformdur. Tarımsal biyoteknolojideki buluşların şeffaf ve uygun maliyetle çiftçilere sunulmasını sağlar. Bugün Avrupa’daki en büyük 10 tohum şirketi bu platforma üyedir.


Tarımda sürdürülebilirlik; sadece iklim, su ve toprakla değil, aynı zamanda bilgi ve erişimle de ilgilidir. Alkoçlar’ın vurguladığı gibi: Bilim sofraya ulaşmadıkça, gerçek bir değişim yaşanmaz.

Mitsubishi: Sığır Yemiyle Sera Gazı Emisyonlarını %90 Oranında Azaltıyor

Methane Tamer Nedir?

Methane Tamer, metan emisyonlarını azaltmaya yönelik bir teknoloji çözümüdür. Ana maddesi Asparagopsis deniz yosunu olan bu ürün, büyükbaş hayvanların yemlerine eklenerek sindirim süreçlerinden kaynaklanan metan emisyonlarını %90’a kadar azaltabiliyor. Methane Tamer, tarım sektörü için oldukça önemli bir gelişmedir çünkü metan, sera gazları arasında küresel ısınmaya en fazla katkıda bulunan gazlardan biridir. Bu ürün, çevresel etkileri azaltmaya yönelik büyük bir adım olup, sürdürülebilir tarım çözümleri için umut vericidir.

Kritik metan sorunu

Metan Tamer tarım sektörü için neden oyunun kurallarını değiştiriyor?

Küresel ısınmaya yaklaşık %30 oranında katkıda bulunan metan emisyonlarının büyük çoğunluğu çiftlik hayvanlarının sindirim süreçlerinden kaynaklanmaktadır.

Metan güçlü bir sera gazıdır ve atmosfer ısısını karbondioksitten çok daha etkili bir şekilde (20 yılda 80 kat daha fazla) hapseder.

Vegan ve vejetaryen beslenme bazı bölgelerde popülerlik kazanmış olsa da, dünya çapında et tüketimi nüfus artışı nedeniyle tırmanıyor; bu da metan emisyonlarının yalnızca kalıcı bir sorun olmadığı, aynı zamanda arttığı anlamına geliyor. Küresel liderler bu acil çevresel zorluğun farkındalar.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) İcra Direktörü Inger Anderson, “Metan emisyonlarını azaltmak, önümüzdeki 25 yıl içinde iklim değişikliğini yavaşlatmak için sahip olduğumuz en güçlü kaldıraçtır ve karbondioksiti azaltmak için gerekli çabaları tamamlar” diyor.

Metan Tamer’ı Ölçeklendirme

Metan Tamer, ana maddesi Asparagopsis deniz yosunu olan bitki bazlı bir tozdan oluşur.

CH4 Global’in titiz testleri, bir hayvanın diyetine önerildiği şekilde dahil edildiğinde, enterik metan emisyonlarının %90’ına kadar azaltılabileceğini göstermiştir. Heath Tiller, “Tozsuz, kullanımı kolay, yemle iyi karışan ve sığırların sevdiği kullanımı çok kolay bir üründür” diye açıklıyor.

Avustralya ve Japonya’ya odaklanın

İş birliği Mitsubishi’nin Methane Tamer’ı yaygın bir şekilde tanıtmayı hedeflediği Avustralya ve Japonya’da ciddi anlamda başlıyor.

Büyükbaş hayvancılık sektörüne sahip olan Japonya, hayvancılıkta metan emisyonunun azaltılması için önemli bir fırsat sunuyor.

Mitsubishi’nin düzenleyici navigasyondaki desteği, Mitsubishi’nin merkezinin bulunduğu Japonya gibi pazarlarda CH4’ün genişlemesi için vazgeçilmez olacak.

Güneydoğu Asya’da Asparagopsis için potansiyel yetiştirme alanlarının belirlenmesi ve geliştirilmesi, ortaklığın önemli bir yönü olan Mitsubishi’nin su ürünleri yetiştiriciliği konusundaki geniş uzmanlığından yararlanılmasını sağlıyor.

Ortaklığın önemi

Bu ortaklık, çevresel sorumluluk ile endüstriyel inovasyon arasındaki kritik kesişim noktasını vurguluyor.

Avustralya ve Japonya gibi bölgelerde, uluslararası iklim hedeflerine sıkı sıkıya bağlı kalınması, Methane Tamer’ı acil küresel bir soruna karşı özellikle alakalı bir çözüm haline getiriyor. Mitsubishi’nin stratejik rolü, tarımda ve diğer alanlarda ölçeklenebilir ve sürdürülebilir çözümlere ulaşmada bu tür işbirliklerinin önemini vurguluyor.

Şu anda odak noktası Asya-Pasifik bölgesi olsa da, CH4 Global’in hedefleri ve tarım sektörünün sera gazı emisyonlarındaki önemli rolü, Methane Tamer gibi ölçeklenebilir çözümlere olan kritik ihtiyacı vurguluyor.

Steve, “İnsanlığın bir tür olarak uzun vadeli hayatta kalma şansının en iyi yolu, 2030 yılına kadar gigaton seviyesinde CO2-e azaltımına ulaşmaktır. Global CH4’ün tek odaklandığı şey budur” diye açıklıyor.

Bilim İnsanları Hayvancılıkta Metan Azaltma Stratejilerini Hızlandırmak İçin Yapay Zekayı Kullanıyor

2025’te Yapay Zeka ile Hayvancılıkta Metan Emisyonlarının Azaltılması

ABD Tarım Bakanlığı Tarım Araştırma Servisi (ARS) ve Iowa Eyalet Üniversitesi’nin (ISU) yaptığı yeni bir araştırma, yapay zekanın (YZ), hayvancılık sektöründe ineklerden kaynaklanan enterik metan emisyonlarını azaltma çalışmalarını hızlandırabileceğini ortaya koyuyor. Hayvancılık sektörü, ABD tarımının %33’ünü ve toplam ABD sera gazı emisyonlarının %3’ünü oluşturuyor.

Metan Emisyonlarını Azaltmanın Önemi

Hayvancılıktan kaynaklanan metan emisyonlarını düşürmek, çevresel sürdürülebilirlik için kritik bir öncelik. ARS Yöneticisi Simon Liu, “Bilim insanlarımız, çiftçilerin çevreyi koruyacak ve sürdürülebilir bir geleceği destekleyecek stratejiler geliştirmelerine yardımcı olmak için yenilikçi ve veri odaklı yöntemler kullanıyor” dedi.

İneklerin sindirim sürecinde oluşan enterik metan, midenin en büyük bölmesi olan rumen mikroorganizmaları tarafından üretiliyor. Araştırmacılar, bu süreçte metan üretimini azaltabilecek bileşik molekülleri keşfetti. Örneğin, deniz yosununda bulunan bromoform adlı molekül, enterik metanı %80-98 oranında azaltma potansiyeli taşıyor. Ancak, bromoformun kanserojen olması, bu molekülün kullanımını sınırlandırıyor ve alternatif moleküller arayışını zorunlu kılıyor.

Yapay Zeka ile Alternatif Moleküller Bulma

Araştırma ekibi, yapay zekayı ve gelişmiş hesaplama modellerini kullanarak, bromoforma benzer ancak toksik olmayan yeni moleküller geliştirmeye odaklandı. ISU Kimya ve Biyoloji Mühendisliği Bölümü’nden bilim insanları, yapay zeka ile moleküllerin özelliklerini analiz ederken, ARS ekibi laboratuvar ve canlı hayvan deneyleriyle bu bileşikleri test etti.

Araştırma sırasında grafik sinir ağı adı verilen bir makine öğrenme modeli geliştirildi. Bu model, moleküllerin kimyasal özelliklerini ve davranışlarını öğrenerek ineğin rumeninde nasıl etkileşimde bulunacağını tahmin etmeye yardımcı oldu. Böylece, potansiyel metan azaltıcı moleküller tespit edildi ve laboratuvar testlerine uygun hale getirildi.

ISU Yardımcı Doçenti Ratul Chowdhury, “Grafik sinir ağımız, ineğin midesindeki biyokimyasal süreçleri incelememizi sağladı ve bromoforma benzer etkilere sahip 15 molekül belirledik” dedi. Bu moleküllerin hem kimyasal benzerlik hem de metan inhibisyon potansiyeli açısından umut vaat ettiği vurgulandı.

Hayvancılıkta YZ’nin Geleceği

Yapay zekanın sunduğu tahmin gücü, moleküllerin rumen mikrobiyomuyla nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamayı kolaylaştırıyor. Bu, hayvan beslenme uzmanlarına ve tarım araştırmacılarına büyük bir avantaj sağlıyor. ARS Araştırma Lideri Jacek Koziel, “Yapay zeka, laboratuvar çalışmalarını hızlandırarak araştırma maliyetlerini düşürebilir ve daha etkili çözümler geliştirilmesine olanak tanır” ifadelerini kullandı.

Araştırmanın Maliyet ve Yatırım Değerlendirmesi

Araştırma, molekül başına hesaplama maliyetlerini de analiz ederek bu tür çalışmaların ekonomik uygulanabilirliğini ortaya koydu. Bu veriler, gelecekte laboratuvar tabanlı araştırmalar için yatırım kararlarına ışık tutabilir.

Yapay zeka destekli bu yenilikçi yaklaşım, hayvancılıkta metan emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşmayı hızlandırırken, çevresel sürdürülebilirlik açısından da önemli bir adım oluşturuyor. Bu araştırmaların yaygınlaşması, tarım sektörünün iklim değişikliğiyle mücadelesinde güçlü bir araç sunabilir.